21 Haziran 2020 günü yayınladığım “Anayasa Mahkemesinin 10 Aralık 2019 Tarih ve 2015/5612 Sayılı Kemal Gözler (2) Kararı ile İlgili Duyuru ve Açıklama” başlıklı makalemde açıkladığım gibi, Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliğinin 8 Ocak 2015 tarih ve 2015/36 D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararıyla benim “Ramazan Çağlayan’ın İdare Hukuku ve İdari Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” ve “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” başlıklı iki kitabımın erişimi engellenmişti. Söz konusu erişimin engellenmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine 27 Mart 2015 tarihli dilekçemle bireysel başvuruda bulunmuştum. Başvurumdan 4 yıl 9 ay sonra Anayasa Mahkemesi 10 Aralık 2019 tarih ve 2015/5612 sayılı Kemal Gözler (2) kararı ile Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliğinin 8 Ocak 2015 tarih ve 2015/36 D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararının benim ifade ve bilim hürriyetlerimi ihlâl ettiğine karar verdi. Aralık ayından bu yana bu kararın uygulanmasını ve erişimi engellenen kitaplarıma erişimin açılmasını bekliyordum.
Tam böyle bir bekleyiş içinde iken, 12 Haziran 2020 günü Ramazan Çağlayan’ın başvurusu sonucunda Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararıyla aralarında benim Örnekleriyle Usûlsüz Alıntı Sorunu (Bursa, Yazarın Kendi Yayını, 2013, ISBN: 978-605-63826-2-8) isimli kitabımın 58 sayfa uzunluğunda iki bölümü ve “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler (Bursa, Yazarın Kendi Yayını, 2013, 712 s. ISBN; 978-60563826-1-1) başlıklı kitabımın Google Books’taki versiyonuna erişimin engellenmesi kararının verildiğini öğrendim [1].
Aynı gün öğleden sonra da Anayasa Mahkemesinin 10 Aralık 2019 tarih ve 2015/5612 sayılı Kemal Gözler (2) kararının uygulanarak Ramazan Çağlayan hakkında yazdığım ve idare.gen.tr’de yayınladığım “Ramazan Çağlayan’ın İdare Hukuku ve İdari Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” ve “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” başlıklı kitaplarımın erişime açıldığını öğrendim. Olayların seyrini buradan okuyabilirsiniz.
Aynı günde biri sevindirici, biri üzücü iki haber. Sevindirici haberle ilgili olarak önceki gün (21 Haziran 2020 tarihinde) bir yazı yayınladım. Bugün de üzücü haberle ilgili bu yazıyı yayınlıyorum.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararının önce tanıtımını, sonra da değerlendirmesini yapacağım; daha sonra da birtakım eleştiriler dile getireceğim.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği, Ramazan Çağlayan’ın başvurusu sonucunda, 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararıyla tam 23 (yirmiüç) adet URL adresindeki içeriğe erişimin engellenmesine karar vermiştir. Kararın tam metnine ve erişimi engellenen URL adreslerinin listesine buradan ulaşabilirsiniz. Karara karşı vekilim aracılığıyla yaptığım 16 Haziran 2020 tarihli itiraz, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 17 Haziran 2020 tarih ve 2020/3992 D. iş sayılı kararıyla reddedilmiş ve böylece Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararı kesinleşmiştir.
1. Bu 23 adet URL’den biri benim www.idare gen.tr, ikisi anayasa.gen.tr sitelerinde yer alan web sayfalarıma, ikisi benim Ramazan Çağlayan’ın iki kitabı hakkında yayınladığım eleştiri kitaplarının Google Books’taki hallerine, biri Google Books’taki kapak resmine ilişkindir (Bunlara aşağıda ayrıca değineceğim).
2. Erişim engellenen URL’lerden altısı www.kral71.com isimli bir Kırıkkale haber sitesine ait web sayfalarıdır:
http://www.kral71.com/haber_detay.asp?haberID=3889.3. Erişimi engellenen URL’lerden biri Ekşi Sözlük’teki benim ismimin altındaki bir girdiye ilişkindir (https://eksisozluk.com/kemal -gozler--1389826?p=2).
4. Erişimi engellenen URL’lerden bir diğeri www.goodreads.com’da benim Ramazan Çağlayan hakkında yazdığım kitabın kapağına ve künye bilgisine ilişkindir.
https://www.goodreads.com/book/show/ 40868056-ramazan-a-layan-n -i-dari-yarg-lamahukuku -i-simli-kitab-hakk-nda-ele.5. Erişimi engellenen en ilginç URL ise İstanbul Kültür Üniversitesi Kütüphane Katalogunda benim Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler başlıklı kitabımın künyesine ilişkindir. Galiba İKÜ Hukuk Fakültesi öğrencileri kütüphane kataloglarına girdiklerinde benim söz konusu kitabımın künye bilgilerine ulaşamayacaklardır:
http://katalog.iku.edu.tr/client/tr_TR/default/search/ detailnonmodal/ent:$002f$002fSD_ILS$002f0$002fSD_ ILS:29039/ada?qu=Gözler,+Kemal& qf=SUBJECTKonuAdministrative+jurisdiction Administrative+jurisdiction&ic=true6. Erişimi engellenen URL’lerden dokuzu ise Google arama motorunda “Ramazan Çağlayan Kimdir?” sorusuyla yapılan arama sonuçlarına ilişkindir. Örneğin kararın 15 numaralı maddesi şöyledir:
https://www.google.com/search?safe=strict& sxsrf=ALeKk03hhzncys5I3-npWKKobehdoCvv0g: 1591646435074&source=univ&tbm=isch&q= ramazan+çağlayan+kimdir&sa=X&ved=2ahUKEwiWg_ uCgfPpAhXxwsQBHaiOAlkQsAR6BAgKEAE&biw= 1920&bih=903#imgrc=KlDZwn1lgoMNdM.Bu link, “Ramazan Çağlayan kimdir?” sorusuyla yapılan görsel aramanın sonuçları, bu linkten Ramazan Çağlayan’ın fotoğrafları çıkıyor.
Erişimin engellenmesi kararıyla Google arama motorundan arama sonuçlarını gösteren sayfanın teknik olarak nasıl engellenebileceğini ben anlamış değilim. 5651 sayılı Kanun (m.8/17), erişimin engellenmesi kararlarının URL bazında verilmesini hükme bağlamaktadır. Arama motorundaki arama sonuçları sayfası bir URL midir? Yarın bir başkası Google arama motoruna “Ramazan Çağlayan kimdir” diye yazsa, sonuç çıkmayacak mıdır? Arama motorları internette yeni bir içerik yaratmazlar; internette zaten olan içerikleri başlıklarını ve linklerini listelerler. 5651 sayılı kanun, adı üstünde “İnternet Ortamında Yapılan Yayınlar” hakkındadır. Arama motorları yayın yapmaz, başkalarının yaptığı yayını listeler.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararının 3 nolu maddesinde erişimi engellenen URL şudur:
https://books.google.com.tr/books/about/ Ramazan_Çağlayan_ın_İdari_Yargılama.html? id=uv_inQEACAAJ&redir_esc=yBu URL’de bulunan kitap, benim “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” (Bursa 2013) isimli kitabımın Google Books’ta bulunan tam metnidir. Bu karar uygulandığında, artık okuyucular benim “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” isimli kitabıma Google Books üzerinden ulaşamayacaklardır.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin Google Books’ta erişimin engellenmesine karar verdiği “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” (Bursa 2013) isimli kitabım hakkında daha önce Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliği, 8 Ocak 2015 tarih ve 2015/36 sayılı D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararı vermişti. Bu karar hakkında yaptığım bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi, 10 Aralık 2019 tarih ve 2015/5612 sayılı Kemal Gözler (2) kararıyla, söz konusu erişimin engellenmesi kararıyla benim Anayasanın 26 ve 27’nci maddeleriyle güvence altına alınan ifade ve bilim hürriyetlerimin ihlâl edildiğine karar vermiştir. Kırıkkale Sulh Ceza Mahkemesi de (altı ay gecikmeyle de olsa) 8 Ocak 2015 tarihli kararını kaldırmıştır (Bu konuda 21 Haziran 2020 tarihinde yayınladığım şu yazıya bakılabilir).
Yani Anayasa Mahkemesinin ifade ve bilim hürriyetinin kapsamında olduğuna hükmettiği kitap hakkında Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği 9 Haziran 2020 tarihinde erişimin engellenmesi kararı vermiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarına sulh ceza hakimlikleri uymayacaklarsa, ne diye bu ülkede bir Anayasa Mahkemesi var? Bu kitap hakkında geçmişte zaten erişimin engellenmesi kararı verildi ve ben zaten bu karara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundum ve Anayasa Mahkemesi de zaten 10 Aralık 2019 tarih ve 2015/5612 sayılı Kemal Gözler (2) kararıyla benim anayasal haklarımın ihlâl edildiğine karar verdi. Şimdi aynı kitap hakkında tekrar Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmam ve Anayasa Mahkemesinin de aynı kararı bir kez daha mı vermesi gerekiyor?
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararının bana göre en ilginç kısmı, Örnekleriyle Usûlsüz Alıntı Sorunu (Bursa, 2013) isimli kitabımın toplam 58 sayfa uzunluğunda olan birinci ve ikinci bölümlerine erişimin engellenmesidir. Erişimin engellenmesi kararının 10’uncu maddesinde erişimi engellenen URL’lerden biri de http://www.anayasa.gen.tr/uas-s-1-58.pdf dir. Bu sayfayı internet tarayıcınıza yazarsanız sayfaya ya hiç ulaşamayacaksınız ya da şöyle bir bildirim sayfasıyla karşılaşacaksınız:
Bence bu URL’nin engellenmesi oldukça ilginçtir; çünkü erişimi engellenen söz konusu kitap Ramazan Çağlayan’a ilişkin değildir. Bu kitap, Adnan Küçük, Serdar Özgüldür, Ahmet Nohutçu, Bilal Canatan, Ali Rıza Çoban, Nevzat Sönmez, Fatih Dikici isimli yazarlara ilişkindir. Ramazan Çağlayan’ın ismi, erişimi engellenen 58 sayfada sadece 13, 23 ve 33’üncü sayfalarda geçiyor.
Herhalde Adnan Küçük, Serdar Özgüldür, Ahmet Nohutçu, Bilal Canatan, Ali Rıza Çoban, Nevzat Sönmez, Fatih Dikici, Ramazan Çağlayan’ın başvurusu sonucu alınmış erişimin engellenmesi kararından çok mutlu olmuşlardır.
Belirtelim ki, söz konusu Örnekleriyle Usûlsüz Alıntı Sorunu isimli kitabımın 441 ile 552’nci sayfaları arasında yer alan Dokuzuncu Bölümünün erişimi, Serdar Özgüldür’ün başvurusu sonucunda Ankara 21. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.01.2014 tarih ve 2014/32 D. İş sayılı kararıyla engellenmişti. Bu kararla ilgili olarak yaptığım bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi, 19 Nisan 2018 tarih ve 2014/5232 sayılı Kemal Gözler (1) kararı ile, kitabıma erişimin engellenmesiyle “Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE” karar vermiştir. Şüphesiz bu karar, söz konusu kitabın sadece dokuzuncu bölümünün yayından kaldırılmasına ilişkindir. Ancak kitabın yayından kaldırılan birinci ve ikinci bölümleri de dokuzuncu bölümüyle benzer niteliktedir. Dahası Anayasa Mahkemesi, söz konusu kararında, genel olarak kitabın bütününü de değerlendirmiş ve şöyle demiştir:
Görüldüğü gibi kararın 63’üncü paragrafında Anayasa Mahkemesi sadece kitabın 9’uncu bölümü hakkında değil, kitabın geneli hakkında değerlendirme yapmaktadır.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararını, önce kararın kendisinde açıklanan gerekçe açısından, sonra da Anayasa Mahkemesinin bu konudaki içtihadı açısından değerlendireceğiz.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği, 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararı ile 23 adet URL hakkında erişimin engellenmesi kararı vermiştir. Karar 5 sayfadır. Kararda erişimi engellenen URL’lerin uzun uzun listeleri vardır. Ancak kararın gerekçesi üçüncü sayfadaki şu paragraftan ibarettir.
Görüldüğü gibi Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği, tarih ve sayı bilgisi vermeden beş adet mahkeme kararını zikretmektedir. Bu kararlar şunlardır:
1. Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliğinin Erişimin Engellenmesi Kararı.- Bu kararın Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliğinin 8 Ocak 2015 tarih ve 2015/36 sayılı D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararı olması gerekir. Bu karar hükme esas alınamaz; çünkü bu erişimin engellenmesi kararının Anayasanın 26 ve 27’nci maddeleriyle güvence altına alınan ifade ve bilim hürriyetlerini ihlâl ettiğine Anayasa Mahkemesinin 10 Aralık 2019 tarih ve 2015/5612 sayılı Kemal Gözler (2) kararı ile karar verilmiştir. Bu karar neticesinde de Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliğinin kendisi 8 Ocak 2015 tarih ve 2015/36 sayılı D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararını kaldırmış ve söz konusu sayfalara erişim açılmıştır.
2. Ankara 17. Sulh Ceza Mahkemesinin Erişimin Engellenmesi Kararı.- Bu karar Ankara 17. Sulh Ceza Mahkemesi, 24 Ocak 2014 tarih ve 2014/52 D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararı olmalıdır. Bu karar hükme esas alınamaz; çünkü bu karar itirazımız sonucu Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 7 Nisan 2014 tarih ve 2014/134 sayılı D. İş sayılı kararı ile kaldırılmıştır. Anlaşılan Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği yeterince araştırma yapmadan karar vermiştir.
3. Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Kararı.- Bu karar, Ankara 2. Fikri ve Sınai Hakları Hukuk Mahkemesinin 12.7.2017 tarih ve E.2012/49, K.2017/292 sayılı kararı olmalıdır. Bu karar erişimin engellenmesi kararına esas alınamaz; çünkü, bu karar zaten Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku isimli kitabında benim iddia ettiğim gibi usûlsüz alıntılar bulunduğunu tespit eden bir karardır. Ankara 2. Fikri ve Sınai Hakları Hukuk Mahkemesi,
karar vermiştir.
4. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin Kararı.- Bu karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 29.5.2019 tarih ve E.2017/1161, K.2019/642 sayılı kararı olmalıdır. Ramazan Çağlayan’ın yukarıdaki karar hakkında istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi, Ramazan Çağlayan’ın kitabında usûlsüz alıntı olmadığına ve dolayısıyla davamın reddine ve yukarıdaki ilk derece mahkemesi kararınının kaldırılmasına ve keza yargılama giderlerinin tarafıma yükletilmesine karar vermiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin bu kararı da erişimin engellenmesi kararına esas teşkil edemez; çünkü bu karar erişimi engellenen benim kitabım hakkında değil, Ramazan Çağlayan’ın dava konusu kitabı hakkındadır. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi, bu davada Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku isimli kitabında benim iddia ettiğimin aksine usûlsüz alıntı bulunmadığına ilişkindir. Zaten bu davanın davacısı benim.
Erişimin engellenmesi kararına dayanak teşkil edecek bir mahkeme kararının Ramazan Çağlayan tarafından bana karşı, ona hakaret ettiğim iddiasıyla açılmış olması gerekir. Böyle bir davanın konusu da hâliyle Ramazan Çağlayan’ın kitabı değil; benim “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” isimli kitabım olmalıdır. Ramazan Çağlayan, benim bu kitabıma karşı dava açmamıştır. Benim 2013 yılında yayınladığım ve pek çok yazarı usûlsüz alıntılar yapmakla suçladığım yazılar hakkında sadece dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve Anayasa Mahkemesi üyesi Serdar Özgüldür’ün şikayeti sonucu iki ceza davası açılmıştır ki, bu davalardan Bursa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/01/2015 tarih ve E.2014/384, K.2015/30 sayılı kararı ve 22/01/2015 tarih ve E. 2014/372, K.2015/29 sayılı kararlarıyla beraat ettim ve bu kararlar sırasıyla Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 04/11/2019 tarih ve E.2018/3039, K.2019/15394 sayılı kararı ve 05/11/2019 tarih ve E.2018/5858, K.2019/15567 sayılı kararıyla onanarak kesinleşti
5. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Kararı.- Bu karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E.2019/4047 ve 2020/2182 sayılı kararı olmalıdır. Bu karar, yukarıda belirttiğim Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin kararının onanmasına ilişkindir. Dolayısıyla bu karar da erişimin engellenmesi kararına esas alınamaz; çünkü bu kararın konusunu teşkil eden kitap, erişimi engellenen benim kitabım değil, Ramazan Çağlayan’ın kendi kitabıdır. Dolayısıyla bu karar da benim Ramazan Çağlayan’ın kişilik haklarını ihlâl ettiğime ilişkin bir karar değildir.
Görüldüğü gibi Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararının gerekçesinde zikrettiği beş mahkeme kararı da erişimin engellenmesi kararına gerekçe teşkil edemez. Özetle gerekçede zikredilen birinci kararın Anayasaya aykırı olduğuna Anayasa Mahkemesi karar vermiş ve Kırıkkale Sulh Ceza Mahkemesi kendi kararını kaldırmıştır. İkinci karar da gerekçe teşkil edemez, çünkü bu ikinci karar zaten Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 7 Nisan 2014 tarih ve 2014/134 sayılı D. İş sayılı kararıyla kaldırılmıştır. Üçüncü karar da erişimin engellenmesi kararına gerekçe olamaz; zaten bu karar Ramazan Çağlayan’ın usûlsüz alıntı yaptığına ilişkin bir karardır. Dördüncü karar ve onu onayan Yargıtay kararı da erişimin engellenmesi kararına gerekçe olamaz, çünkü bu kararların konusu erişimi engellenen benim kitabım hakkında değil, Ramazan Çağlayan’ın kendi kitabı hakkındadır. Ortada benim Ramazan Çağlayan’ın kişilik haklarını ihlâl ettiğim yolunda verilmiş bir mahkeme kararı yoktur. Dolayısıyla Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararının gerekçesi maddi vakıa olarak doğru değildir. Sulh Ceza Hâkimliğinin, kararını dayandırdığı diğer mahkeme kararlarının varlığını ve niteliğini araştırması gerekirdi. Mahkemenin bunu yeterince araştırdığını söylemek zordur.
Yukarıdaki karardaki gerekçenin maddî doğruluğu dışında asıl sorun, Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararında 5651 sayılı Kanunun 9’uncu maddesinin uygulanma koşulları hakkında Anayasa Mahkemesinin geliştirdiği ve sürdürdüğü içtihatlarını dikkate almamış olmasıdır. Zira bu içtihatları dikkate almış olsaydı, yukarıdaki gerekçedeki ileri sürülen hususlar varit olsaydı bile erişimin engellenmesi kararı veremezdi.
Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi, Ali Kıdık ve Kemal Gözler (1) ve (2) kararlarında, bizim bir makalemizde [2] önerdiğimiz “prima facie ihlâl” doktrinini benimseyerek, internet yayınlarıyla bireylerin kişilik haklarının ihlâl edildiği gerekçesiyle 5651 sayılı Kanunun 9’uncu maddesinin uygulanması suretiyle erişimin engellenmesi kararı verilebilmesi için, söz konusu ihlâlin daha ilk bakışta anlaşılabilir nitelikte bir ihlâl olması gerektiğine hükmetmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 26 Ekim 2017 tarih ve 2014/5552 sayılı Ali Kıdık ve Anayasa Mahkemesinin İkinci Bölümünün 19 Nisan 2018 Tarih ve 2014/5232 sayılı Kemal Gözler (1) kararlarındaki içtihadına göre, 5651 sayılı Kanunun 9. maddesinde öngörülen erişimin engellenmesi usûlü,
Anayasa Mahkemesi, 10 Aralık 2019 tarih ve 2015/5612 sayılı Kemal Gözler (2) kararının 33’üncü paragrafında da şöyle demiştir:
Anayasa Mahkemesi, bu içtihadını daha pek çok kararında tekrarlamıştır.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararıyla erişimi engellenen http://www.anayasa.gen.tr/uas-s-1-58.pdf adresinde yer alan Usûlsüz Alıntı Sorunu başlıklı kitabımın toplam 58 sayfa uzunluğundaki birinci ve ikinci bölümlerinde böyle daha ilk bakışta (prima facie) anlaşılan, yani apaçık bir aykırılık durumu yoktur. Söz konusu sayfalarda, örneğin bir kişiye galiz küfürler edilmemekte, bir kişinin çıplak resimleri yayınlanmamaktadır.
Söz konusu sayfalarda usûlsüz alıntı sorununun boyutları ve bu sorunun yol açtığı zararlar incelenmektedir. Erişimin engellenmesi talebinde bulunan Ramazan Çağlayan’ın adı da söz konusu sayfaların hepsinde değil, sadece üçünde (s.13, 23 ve 33’te) geçmektedir. Bu kitabın kâğıt versiyonu pek çok üniversite kütüphanesinde vardır ve bu kitap hakkında verilmiş bir mahkeme kararı yoktur.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin, Ramazan Çağlayan’ın 9 Haziran 2020 tarihli başvurusunu incelerken Anayasa Mahkemesinin Ali Kıdık ve Kemal Gözler (1) ve Kemal Gözler (2) kararlarında geliştirdiği içtihadını göz önüne alması ve ortada daha ilk bakışta anlaşılan apaçık bir ihlâl bulunmadığı gerekçesiyle ve başkaca bir inceleme yapmaksızın başvuruyu reddetmesi gerekirdi.
5651 sayılı Kanunun 9. maddesinde öngörülen erişimin engellenmesi kararı verilmesi usûlü, karşı tarafa, kararı verecek hâkime karşı görüş ve belge sunma ve bu arada bu konudaki Anayasa Mahkemesi içtihatlarını sunma imkanını da vermemektedir. Bu usûl çekişmesiz bir usûldür, talep karşı tarafa tebliğ edilmemekte, karşı tarafın görüşü alınmamaktadır ve hâkim 24 saat içinde karar vermektedir. Çelişme usûlünün geçerli olmadığı bir yargılama usûlü mahiyeti gereği iyi bir yargılama usûlü değildir. Örneğin Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2020 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı kararın gerekçesinde dayanak olarak gösterilen Ankara 17. Sulh Ceza Mahkemesi, 24 Ocak 2014 tarih ve 2014/52 D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararı, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi 7 Nisan 2014 tarih ve 2014/134 sayılı D. İş sayılı kararı ile kaldırılmıştır. Pek muhtemelen Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği, bu kararı verirken dayandığı kararın kaldırıldığını bilmiyordu.
İnternet yayınlarına erişimin engellenmesi konusunda 5651 sayılı Kanunun 9. maddesinde öngörülen usûl bizatihi problemli bir usûldür. Bu usûl, apaçık ihlâl durumlarında uygulanmalıdır. Bu usûlün yaygın olarak kullanılması, sulh ceza hâkimlerinin iyi niyetinden ve hukuk bilgisinden öte, kanun koyucunun tasarım hatası nedeniyle hatalı sonuçlara kaçınılmaz olarak yol açacaktır.
Bu arada belirtelim ki, bizim somut olayımızda, çelişmeli bir usûl olsaydı bile, yani biz Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğine kararını vermeden önce Anayasa Mahkemesinin bu konudaki içtihatları sunmuş olsaydık bile, 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararı pek muhtemelen değişmeyecekti. Bunu söylemek üzücüdür; ancak Türkiye’de ilk derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarını yeterince dikkate almadıkları hususu herkesçe gözlemlenmektedir [4].
Nitekim ben vekilim aracılığıyla Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararına karşı, Ceza Muhakemesi Kanununun öngördüğü usûle uygun olarak Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğine 16 Haziran 2020 günü itirazda bulundum ve itiraz dilekçesinde vekilim bu konudaki Anayasa Mahkemesi içtihatlarını açıkladı ve bu içtihatların linklerini verdi ve Kemal Gözler (1) ve (2) kararlarını itiraz dilekçesinin ekinde olarak itiraz mercii olan Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sundu. Ama sonuç değişmedi. Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği itirazımızı bir gün sonra 17 Haziran 2020 tarih ve 2020/3992 D. iş sayılı kararıyla reddetti ve böylece Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği kararı kesinleşmiş oldu [5].
Üstelik itiraz mercii olan Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sunduğumuz Kemal Gözler (2) kararı zaten Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği kararının 2 numaralı maddesinde yer alan ve erişimi engellenen URL’deki “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” başlıklı kitap hakkındaydı. Yine üstelik itiraz mercii olan Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sunduğumuz Kemal Gözler (1) kararı zaten söz konusu erişimi engellenen kitabın diğer bir bölümüne ilişkindi. Esasen içtihadın bağlayıcı gücü için dava konusu olayın aynı olması gerekmez; olaya uygulanacak ilkelerin aynı olması yeterlidir. Bizim itiraz merciine sunduğumuz ¬Anayasa Mahkemesi kararları, benzer bir olay hakkında verilmiş kararlar değil, bizatihi erişimi engellenen kitaplar hakkında Anayasa Mahkemesinin daha önce verdiği kararlardı. Bu kararlar itiraz mercii olan Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından dikkate alınmadı. Daha ne diyelim? Daha neyi tartışalım?
Burada belirtmek isterim ki Kemal Gözler (2) kararı uyarınca Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliğinin eski kararını kaldırması sonucu 12 Haziran 2020 tarihinde erişime açılan “Ramazan Çağlayan’ın İdare Hukuku ve İdari Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” ve “Ramazan Çağlayan’ın İdarî Yargılama Hukuku İsimli Kitabı Hakkında Eleştiriler” başlıklı kitapların yer aldığı URL’ler (http://www.idare.gen.tr/caglayan.htm ve http://www.idare.gen.tr/caglayan-elestiri.htm) hakkında Ramazan Çağlayan’ın başvurusu üzerine, önümüzdeki günlerde, bir sulh ceza hâkimliği tekrar erişimin engellemesi kararı verirse hiç şaşırmam. Bu nedenle söz konusu URL’lerde yer alan sayfaların başına, 20 Haziran 2020 tarihinde,
şeklinde bir uyarı notu koydum; kendisinden erişimin engellenmesi talep edilebilecek sulh ceza hâkimi, hakkında erişimin engellenmesi kararı vereceği sayfaya bakıp, söz konusu sayfa hakkında Anayasa Mahkemesi kararının olduğunu görsün diye.
Yine iki gün önce yayınladığım Anayasa Mahkemesinin Kemal Gözler (2) kararının duyurusuna ilişkin yayınladığım web sayfasına ve hatta şu an okumakta olduğunuz bu web sayfasına erişim dahi önümüzdeki günlerde engellenebilir.
Zaten önceki günkü (21 Haziran 2020 tarihli) makalemde açıkladığım gibi geçmişte de Ramazan Çağlayan’ın başvurusu sonucu sulh ceza hâkimlikleri, kesinlemiş sulh ceza hâkimliğinin ret kararı olmasına rağmen aynı konuda erişimin engellenmesi kararı alabildiler. (Kırıkkale 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 28 Haziran 2013 tarih ve 2013/318 sayılı D. İş sayılı ret kararından sonra aynı kitaplar hakkında Ramazan Çağlayan’ın başvurusu üzerine Ankara 17. Sulh Ceza Mahkemesi, 24 Ocak 2014 tarih ve 2014/52 D. İş sayılı kararı ile söz konusu kitabın yayından kaldırılmasına karar vermiştir).
Kesinleşmiş bir mahkeme kararının olduğu bir konuda yeni bir mahkeme kararının verildiği bir yargı sisteminde Anayasa Mahkemesi içtihatlarının bağlayıcılığını tartışmak esasen lüks bir tartışmadır.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9 Haziran 2010 tarih ve 2020/3740 D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararı bu şekilde kesinleştikten sonra bizim yapabileceğimiz tek şey kalıyor: Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak [6]. Oysa ben Anayasa Mahkemesine benzer konuda daha önce iki defa başvurdum ve hakkımı almam için, birincisinde dört yıl, ikincisinde beş yıl beklemem gerekti. Anlaşılan o ki benim tekrar bir beş yıl daha beklemem gerekecek. Bu süre içinde de http://www.anayasa.gen.tr/uas-s-1-58.pdf adresinde yer alan Usûlsüz Alıntı Sorunu başlıklı kitabımın toplam 58 sayfa uzunluğundaki birinci ve ikinci bölümlerine okuyucularım ulaşamayacak ve böylece benim Anayasamızın 26’ncı maddesi tarafından güvence altına alınan düşüncelerimi okuyucularıma iletme hakkım beş yıl daha ihlâl edilmeye devam edecek.
Vakıa erişimin engellenmesi kararı 24 saatte veriliyor. Bu kararın kaldırılması için ise beş yıl gerekiyor.
Ben Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğuna inanarak hukuksuzluklarla mücadele ediyorum ve adaletin tecellisini sabırla bekliyorum. Ankara 21. Sulh Ceza Mahkemesinin 16 Ocak 2014 tarih ve 2014/32 D. İş sayılı erişimin engellenmesi kararına karşı mücadele verdim ve dört yıl sonra Anayasa Mahkemesinin 19 Nisan 2018 tarih ve 2014/5232 sayılı Kemal Gözler (1) kararını aldım. Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliğinin 8 Ocak 2015 tarih ve 2015/36 sayılı D. İş sayılı kararına karşı mücadele verdim ve beş yıl sonra Anayasa Mahkemesinin 10 Aralık 2019 tarih ve 2015/5612 sayılı Kemal Gözler (2) kararını elde ettim. Şimdi tekrar beş yıl mücadele verip, Kemal Gözler (3) kararını almak zorunda kalacağım. Bu gidişle, ömrüm ve sinirlerim vefa ederse, Kemal Gözler kararları serisi, 4, 5, 6, 7, … şeklinde sonsuza kadar devam edecek.
Bu nedir? Trajikomik bir hukuk devleti hikayesi!
Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymayacaksanız, ne diye Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını tanıdınız? Vatandaşların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmesini engellemek için mi? Anayasamızın ifade hürriyeti, bilim ve sanat hürriyetlerini güvence altına alan 26 ve 27’nci maddeleri sulh ceza hâkimlikleri tarafından ihlâl edilecekse ne diye bir Anayasamız var? En iyisi Anayasamızı ve Anayasa Mahkemesini kaldırın, olsun bitsin. Biz de boşu boşuna Anayasaya güvenerek kendimizi kandırmayalım; boşu boşuna Anayasa Mahkemesine başvurup beş yıl bekleyerek zaman yitirmeyelim. Ne istediğinizi açıkça söyleyin de biz de nasıl bir devlet ve nasıl bir hukuk sistemi içinde yaşadığımızı bilelim; adımlarımızı ona göre atalım.
23 Haziran 2020