TÜRK İDARE HUKUKU SİTESİ

 idare.gen.tr

Ana Sayfa: www.idare.gen.tr

 

 

İMAR PLANLARININ DEĞİŞTİRİLMESİNİN RUHSAT VE SÜREN İNŞAATLARA ETKİSİ KONUSUNDA ABD HUKUKUNDAN ÇÖZÜMLER: “AYKIRI KULLANIM HAKKI” VE “KAZANILMIŞ PARSELLEME HAKKI”

 

Yrd. Doç. Dr. Yücel OĞURLU*

 

 

GİRİŞ

İdarenin belirli işlemleri yasa, tüzük ya da yönetmelikler gibi genel düzenleyici nitelikte olduklarından değiştirilmeleri de genel düzenleme etkisi gösterir. Genel düzenleyici işlemlerde yapılan değişikliklerin geçmişe etkisinin doğurduğu sorunlara benzer tartışmalar ve bunlar için öngörülen çözümlerin, genel düzenleme etkisi gösteren imar planlarının değiştirilmesinde de sözkonusu olduğunda kuşku yoktur. Bu nedenle, imar planlarında değişiklik yapan yeni düzenlemelerin etkileri karşısında bireylerin İdareye güvenlerinin ne dereceye kadar korunması gerektiği üzerinde durulmalıdır.

Sağlıklı ve düzenli bir şehirleşmenin en önemli unsurları arasında bulunan imar planları, planlı gelişme hedefi olan her ülkede olduğu gibi, çevrenin korunması, ekonomi, planlı kentleşme, sağlıklı altyapı hizmetleri sunma gibi gerekçelerle sık sık değiştirilirler. Ancak, binlerce konut, işyeri ve araziyi kapsayan bu değişiklikler karşısında, daha önce alınmış olan izin ve ruhsatlar ile başlanan ya da tamamlanması yakın olan inşaatların durumlarının ne olacağı sorunu ortaya çıkar. Mevcut durumları, yeni düzenlemeye tümüyle tabi tutmak, İdareye olan güveni sarsacağından insanları, geleceğe yönelik bir planları olmaksızın günübirlik bir hayat sürme eğilimine iter. Konu, “milli servetin” yok olması ya da kamu yönetimini ilgilendiren sonuçları dışında değerlendirilecek olursa, yapılan inşaatların yıkılması, hukuk güvenliği ve giderek hukuk devleti ilkesinin ihlali sonuçlarına neden olabilir. Bu durumda, imar planlarının değiştirilmesi halinde, kamu yararı ve hizmetin yürütülmesi engellenmeden, bireylerin optimal düzeyde korunmasının nasıl sağlanacağı sorusuna cevap aramak gerekir. Bu çalışmada, Danıştay’ın ilgili uyuşmazlıklarda sergilediği yaklaşıma kısaca değinildikten sonra, ABD Hukukunun ve İçtihadının geliştirdiği çözümlere yer verilecektir. Danıştay kararları aracılığıyla Türk hukukundaki çözümlere rahatlıkla ulaşılabileceği düşüncesiyle bu çalışmada, diğer bir hukuk sisteminin; ABD Hukukunun yaklaşımı üzerinde durulmuştur.

I. TÜRK HUKUKUNDA İMAR PLANLARININ DEĞİŞTİRİLMESİNE ve DANIŞTAY’IN YAKLAŞIMINA GENEL BİR BAKIŞ

Bilindiği üzere genel düzenleyici işlemler, iptallerine, değiştirilmelerine ya da kaldırılmalarına kadar geçen sürede belirli etki ve sonuçlar doğururular. Bunların uygulanmamaları geçerliklerini etkilemediği gibi, düzeltilmeleri ve kaldırılmaları da ancak ileriye etkili sonuçlar doğurabilir[1]. İmar planları da dü­zenleyici işlemler olarak İdarenin düzenleyici işlemlerinin kaldırılması rejimine uygun bir şekilde değiştirilebilirler. De­ğiştirilmeleri, düzenleyici işlemlerin kaldırılmasının etki ve sonuçlarıyla aynı etkileri doğurur. İmar planının değiştirilmesi, bir yandan geleceğe yönelik olarak planın ortadan kaldırılması, diğer yandan değiştirilen plan yerine geçecek yeni bir imar planının yapılması ihtiyacını doğurur[2]. İmar planlarının değiştirilmesinde ya da kaldırılmasında herhangi bir süre ile sınırlı olmayan İdare[3], kural olarak, maddi ve hukuksal şartlardaki değişiklikler sonucunda düzenleyici işlemi her zaman de­ğiştirebilir ya da kaldırabilir. Düzenleyici iş­lemlerin, ilgililer hakkında doğrudan kazanılmış hak ya da korunması gereken bireysel hukuki durumlar yaratmayacağı, yalnızca birel işlemlerin hak doğurabileceği ifade edilir[4]. İmar planları değiştirildiğinde, yeni birel işlemler yapılması ya da daha önce yapılan birel işlemlerin geçerliliğinin ne olacağı soruları akla gelir. Burada, kazanılmış haklara saygı ilkesinin önemi ortaya çıkar.

İmar planının geri alınabilmesi hukuka aykırı bir imar planının bulunması şartına bağlıdır. Değiştirme ve kaldırmada ise önceki imar planının hukuka uygun olması da mümkündür. Hu­kuka uygun bir imar planı, her ne kadar bu değiştirme ya da kaldırmanın etkileri geleceğe yönelik olacaksa da hiçbir gerekçe yokken ya da makul bir neden gösterilmeksizin kaldırılmamalıdır. Hukuka aykırı imar planları, yalnızca yasada gösterilen esas ve u­sule ilişkin şartlar gerçekleşmiş ise tersine bir işlemle değiştirilebilir ya da kaldırılabilir[5]. Ancak bu değişiklikler sırasında Hukuk Devletinin gereklerinden olan “kazanılmış haklara saygı ilkesi” gereğince, kazanılmış hakların özellikle dikkate alınması gerekir.

Kazanılmış haklar, İmar Hukuku alanında da sıklıkla başvurulan ve özen gösterilmesi gereken ilkelerden biridir. Özel mülkiyete ve hazine arazilerine yapılan müdahalelerde, gerek bireyler gerekse kamu aleyhine sonuçların doğmamasına, her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak dikkatli olunmalıdır[6]. İdare Hukukunda bir çok noktada karşımıza çıkan kişi yararı-kamu yararı dengelemesi ihtiyacı burada da kendisini gösterir.

İmar Hukuku uyuşmazlıklarında Danıştay, düzenlemelerde değişiklik yapılsa ve hatta işlem iptal edilse bile, tamamlanmış yapıların mevcut hukuki durumlarını kazanılmış hak olarak koruma eğilimindedir. Bu yöndeki kararlarından birinde Danıştay[7], taşınmazın inşaat ruhsatı ve bu ruhsatın dayanağını oluşturan plan değişikliğinin iptali edildiği gerekçesiyle imar planına uygun olarak tamamlanan yapının ruhsat ve yapı kullanma belgesinin de iptal edilmesi olayında kazanılmış hakların korunmadığı gerekçesiyle İdarenin iptal işlemini hukuka aykırı bulmuştur.

Danıştay uygulamasında, mevcut hukuki durumların olayın özellilerine göre tespit edildiği gözlenmektedir. Ancak bu uygulamanın, belirli ortak ilkeler ve kurallar oluşturabilecek zenginlikte olmadığı açıktır. Örneğin, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a göre dağıtılan arazilerin 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu kapsamında kalması ve bu yasanın Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine dağıtılan arazilerin hukuki durumu konusunda Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı arasında çıkan görüş ayrılığının giderilmesi amacıyla Danıştay’dan istişari düşünce istenmiş, Danıştay da, imar ve ihya edilmeleri amacıyla yabani zeytinliklerin verildiği kimselere yasadaki şartların gerçekleşmesi durumunda tapu verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiş, yasa yürürlükten kalksa bile yasanın yürürlüğü döneminde yasal şartları gerçekleştiren kimseler bakımından kazanılmış hakların doğacağına dikkat çekmiştir [8].

Diğer bir uyuşmazlık ise şu şekildedir: İdare mahkemesince, imar planı değişikliği üzerine, daha önce verilen ruhsatın iptalinin hukuka uygun olduğuna karar verilmiştir. Bunun üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, imar planlarının bir düzenleyici işlem olduğundan kazanılmış hak doğurmayacakları dü­şüncesiyle verdiği kararında, bütünü bakımından şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı yönüyle bilirkişi oluruyla planın uygunluğunun belirlendiğine ancak, önceki imar planına uygun yapılan uygulamanın kazanılmış haklar dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir[9]. Danıştay, yine kazanılmış hakları koruyan diğer bir kararında[10], imar planında dükkan yeri olarak ayrılan belediye arsalarının bir kısmının 2490 sayılı yasaya aykırı bir şekilde Arsa Ofisinin bilgisi dışında “yolsuz” bir şekilde satılmasına rağmen, belediye meclisi tarafından yasaya uygun olarak verilen ve üçüncü kişilerle belediye arasında hukuki bir ilişki doğuran ve hukuken korunması gereken hak yaratmış işlemlerin geri alınmasını haklı kılmayacağını belirtmiştir. Danıştay, belediye meclisinin yalnızca satılmamış arsaların satışını durdurma kararı verebileceğine karar vermiştir.

Danıştay bir diğer kararında[11], tespit ve değerlendirmenin yeni yasa hükümlerine göre yapılacağı üzerinde dururken, inşaatın önceki yasaya göre yapımına yeniden izin verilmesi üzerine çıkan uyuşmazlıkta daha önce verilen ruhsatın iptal edilmesi ve buna uygun olarak yapılan inşaatın yeni yasa karşısında yıktırılmasının hukuka uygun görülmesini şarta bağlamıştır. Bu şarta göre, inşaatın belirli bir aşamaya gelmiş olması, diğer bir ifadeyle tamamlanmasına az bir zaman kaldığının anlaşılması halinde yıkımın mümkün olamayacağına dikkat çekmiştir. Bunun dışında, ruhsattan yararlananın İdareyi yanıltıcı, hileli davranışlarının bulunması ya da yok hükmünde bir işleme dayanılması gibi önemli hukuki sakatlıklar halinde de iptal ve yıkımın mümkün olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu durumda aşağıda incelenecek olan ABD Hukukundaki çözüme benzer bir sonuca dolaylı ve tekdüze olmayan bir usulle ulaşılmış olur.

Danıştay’ın kazanılmış hakların korunması gerektiği yönünde açık bir düzenleme bulunmadıkça ve öenmli bir safhaya gelinmiş olmadıkça önceki yasa döneminde ortaya çıkan durumları korumama eğiliminde olduğu görülmektedir. Örneğin, bir kararında İdarenin işleminin planın bütünü bakımından şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı bakımından uygun olduğunun bilirkişi raporuyla da belirlendiğini, plan ve plana dayalı uygulamanın, kazanılmış hak açısından değerlendirilmesinin hukuka uygun olmadığına karar vermiştir[12].

Görüldüğü gibi, Danıştay bazı kararlarında eski yasaya göre alınan ruhsat ve izinler ile bunlara dayanılarak başlanılan ve belirli bir aşamaya gelinen inşaatların durumunu kazanılmış hak olarak görmektedir. İdarenin, önceden kazanılan durumları da yeni yasaya tabi tutma ve eski ruhsatlar ile izinlerin geçersiz olacağına karar verme eğilimine karşı Danıştay koruyucu kararlar vermeye çalışmaktadır. Ancak, Danıştay’ın genel ilke ve kurallar belirleyemediği görülmektedir. Hernekadar Danıştay kazanılmış haklar konusuna her bir olayın özelliklerine göre yaklaşmaya çalışsa da bu yaklaşım bazen tutarsızlıklara neden olabilmektedir. Böylece Danıştay uygulamasına kısaca değindikten sonra, ABD hukukundaki yaklaşıma geçebiliriz.

II. GENEL OLARAK ABD HUKUKUNDA İMAR UYGULAMALARINDA KORUMA GÖRECEK AŞAMAYA GELME VE “PARSELLEME HAKKI”

Şehir ve kasabalarda yeniden parselleme yapılabileceği ihtimali çoğu kimsenin aklına gelmezken parsellemenin ağır sonuçlarına katlanılmak zorunda kalınır. Bu sonuçlar; yoğun nüfuslu bir alanın, sinai ya da ticari bir kaybın ortaya çıkması ya da kazanılması çok güç olan bir görevin kaybına neden olur. İl ve ilçelerde yetkili idari makamlar, halkın huzurunu sağlamak amacıyla taşınmazların yeniden parsellenmesini de içeren imar kolluk yetkilerine sahiptirler[13]. İdarenin mülkiyet hakları üzerinde sahip olduğu sözkonusu kolluk yetkilerini kullanması ile vatandaşın özel mülkiyetini kullanma hakkının karşı karşıya gelmesi Amerikan Anayasa Yargısının en önemli konuları arasında görülmektedir. Bu karşı karşıya geliş sırasında, özel mülkiyetin kullanılmasına ilişkin kazanılmış bir hakka sahip olmak, idari kolluk zorlamaları karşısında bir “bağışıklık” olarak görülmekte ve düzenleyici kolluk faaliyetlerinin bir kazanılmış hakkı kısıtlaması İdarenin “aşırıya gitme”si olarak değerlendirilmektedir[14]. Kazanılmış haklar, ABD İmar Hukuku çerçevesinde, İdare tarafından imar kurallarında bir değişiklik yapılması karşısında, değişiklik öncesinde inşaat izni alarak iyiniyetle yapıyı sürdüren kimselere inşaata devam etme hakkı sağlanması olarak düşünülmektedir[15].

ABD Hukukunda kazanılmış haklar doktrininin (vested rights) Common Law sistemine ve eşitlik ilkesine dayandığı ifade edilir[16]. Taşınmaz malikinin imar projesini onaylattıktan sonra bu onaya güvenerek önemli sayılabilecek çapta bir inşaata başlaması ve harcamalar yapması durumunda kazanılmış haklarının doğduğu kabul edilir. ABD Hukukunda taşınmaz malikine verilen imar hakkının, mevzuatın sonradan değiştirilmesi ile geri alınamayacağı kabul edilmektedir[17]. Bunun anlamı, hukuka uygun olarak verilen ruhsatların kazanılmış hak iddiasına dayanak oluşturabilmesidir.

Esaslı inşaat (substantial construction) ve önemli harcamaların yapılması (substantial expenditures) yanında, bu unsurlar arasında açıkça görülemese de “zımnen” var olan “haklı bulunabilir güven” de (justifiable reliance) ikinci unsur olarak aranır. Taşınmaz malikinin, hukuka uygun, geçerli bir şekilde almış olduğu izne güvenerek belirli harcamalara girişmesi, inşaatta iyileştirmeler ya da onarım yapması kazanılmış hakkının olduğu anlamına gelir[18]. Dikkate alınan son unsur ise zaman öğesidir: İşletmecinin bu tür harcamaları, iznin verilmesinden sonra, ancak parselleme (zoning) düzenlemesinin yürürlüğe girişinden önce yapmış olması gerekir[19] ve binaya başlama zamanı hakların korunmasında anahtar rolü oynar[20]. İnşaata başlama izninin belirli bir tarihte alınmış olmasına dikkat edilir. Süre geçirildiğinde ya da gereken şartlar gerçekleştirilmediğinde parsellemeden doğan haklar kaybedilmiş olur. ABD’de bazı kentlerde, parselleme hakkının iptalinden önce tebliğ yapıldığı, diğer bazılarında ise yapılmadığı görülmektedir[21]. Danıştay’ın, inşaat ruhsatı alınmasına rağmen bir yıldır inşaata başlanmaması nedeniyle yapı ruhsatının hükümsüz olduğuna karar verilmesi gerektiği[22] şeklindeki yaklaşımına benzer şekilde, ABD hukukunda da hukuka uygun bir şekilde alınan ruhsata güvenilerek bir inşaatın tamamlanmış ya da en azından başlanmış olması arandığı anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere, bu tespit yanında ABD’de diğer unsurlar da geliştirilmiş ve belirlenen standartlar uygulanmaya başlanmıştır.

Hangi aşamaya gelindiğinde korunması gereken bir kazanılmış hakkın doğacağı sorunu, ABD hukukunda içtihat tarafından şu şekilde çözümlenmiştir: Esaslı bir harcama (substantial expenditures) ilgililer için sübjektif önemi bakımından değil, tüm projeye oranla ne kadarlık bir kısmı ifade ettiğini tespit yönüyle dikkate alınmaktadır. Bu çerçevede, yalnızca arazi maliyeti ya da inşaat çukuru kazılarak hazırlıklar yapılması bir kazanılmış hak olarak ileri sürülememektedir[23].

ABD’de yargı kararlarına konu olan bu tür uyuşmazlıklarda İçtihadın geliştirdiği ölçütler zamanla genel kabul görmüştür. Örneğin, Southampton’da gelişen Reichenbach v. Windward davasında mahkeme, malikin harcamalarının kazanılmış hak doğuracak ve korunacak nitelikte esaslı bir harcama olmadığını, çünkü motel inşası için tahmini olarak gereken 600.000 Dolar’dan, temel atmada 6.500 Dolar’ın harcanmasının toplam inşaatın “yalnızca yüzde bir’ini oluşturduğunu ve bunun da kazanılmış bir hakkın varlığını desteklemek için yeterli olmadığını” vurgulamıştır[24]. Bu kararlarda temel alınan “esaslı inşaat” ve “önemli harcamaların yapılması” ölçütlerinin dikkate değer ve bizim uygulamamıza da aktarılabilecek bir ilke olduğu düşüncesindeyiz.

Mahkeme içtihadıyla geliştirilen diğer bir ölçüt olan “tek birleşik proje teorisi” de (The Single Integrated Project Theory) kazanılmış hakları koruma amacına yöneliktir. Bu teoriye göre, belirli bir aşamaya gelerek daha sonraki aşamalara da katkısının olacağı düşünülen ve ilk aşama ya da aşamalar için önemli meblağlara ulaşan yatırım ve harcamalar yapılması halinde, sözkonusu projelerin korunması gerekir. Telimer Homes, v. Mc. Miller davasında Temyiz Mahkemesi, önceden alınan onaya güvenerek inşaatın yapımını sürdüren ve inşaatın tamamı için önemli harcamalar yapan müteahhidin, yönetmelik değişse bile, inşaatı bitirmede kazanılmış hakkının olduğuna karar vermiştir[25]. Burada ortaya konan ölçüt de oldukça önemlidir. Örneğin bir sitenin kurulması için başlanılan ve aylarca süren hazırlık çalışmaları, açılan inşaat çukurları, yollar, alt yapı tesisatı yanında onbeş bloktan beşinin yapıldığını ve imar planının değiştiğini varsaysak bu harcamalar “önemli harcamalardan sayılmalı mıdır?” sorusuna ABD Hukuku bakımından olumlu cevap vermek gerekir. Çünkü sayılan tüm harcamalar, toplam içerisinde önemli bir kısmı oluşturduğundan esaslı harcama sayılmalıdır ve bütününü içerisinde tututğu yer oranında değerlendirilmelidir.  Bu yaklaşım “görünen” bakımından diğer bir ifadeyle tamamlanan kısım itibariyle oransal olarak az görünmektedir. Ancak, değer itibariyle önemli bir yüzde oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, kazanılmış hakların korunması bakımından isabetlidir.

III. KAZANILMIŞ PARSELLEME HAKKI

“Kazanılmış parselleme” hakkı[26] denildiğinde, şehir planlamasıyla görevli olanlarla mahkemelerin anladıkları birbirinden biraz farklıdır. Şehir planlamasında görevli olanlar bu ifadeyi, şehrin parselleme planı değiştiğinde yeni parsellemenin bazen “kazanılmış parselleme” hakkı doğuracağı anlamında kullanırlar. Parselleme onayı için gereken şartlar yerine getirilmişse hakkın doğal olarak “kazanılmış” olacağı kabul edilir. Mahkemeler ise “parsellemenin kazanılması” ifadesini, yeniden parselleme yapılması ya da parselleme yönetmeliğinde bazı değişiklikler yapılmasıyla özel bir mülkiyet üzerinde özel bir kullanımın  artık yasaklanamayacağı anın tespitinde kullanmaktadırlar. ABD uygulamasındaki uyuşmazlıklardan örnek vermek gerekirse, Arizona mahkemeleri ilk olarak, parsellemenin kazanılmış olmasını öncelikle malikin önemli harcamalar yapmış olmasına, dikkate değer borca girmesine ya da hukuka uygun olarak verilen parselleme onayına güvenerek iyi niyetle yoğun bir şekilde hazırlayıcı işlemlere girişmiş olmasına bağlamaktadır. İkinci olarak, örneğin taşınmaz üzerinde drenaj duvarı yapılması gibi esaslı fiziksel değişiklikler yapılması da kazanılmış bir parselleme hakkının olduğunun işareti olarak görülmektedir. ABD hukukunda bunun belirlenmesinin hiç de kolay olmadığı ve bir “turnusol kağıdı testi”nin olmadığı, ancak yine de belirli ortak kuralların tespit edilebileceği belirtilmiştir[27]. Buna göre:

1. Mülkiyet üzerinde ne kadar çok inşaat yapılmışsa o kadar kazanılmış parselleme hakkı (vested zoning rights) doğar.

2. Aynı şekilde, ne kadar para, zaman ve emek harcanmışsa, o kadar kazanılmış parselleme hakkı doğar.

3. Harcama ve inşaatın yapımı iyiniyet içerisinde olmalıdır. Bunun bir sonucu olarak, taşınmazın yeniden parsellenmesi için o kentin ilgili birimince yapılan teklifin tebliğinden sonra yeni kazanılmış parselleme hakkı iddialarının ileri sürülemez

4. Yalnızca, ruhsat ya da iznin verilmesinden sonra yapılan yapı, taahhüt ve harcamalar için kazanılmış hakkın doğacağı kabul edilir.

5. İlgili, tamamen hukuka uygun olarak alınan bir izne dayanmak zorundadır. Taşınmaz tam olarak parsellenmemiş ya da izin tam olarak alınamamışsa yapılan eylemlerle hukuka uygun hale getirmek mümkün değildir[28].

IV. AYKIRI KULLANIM HAKKI VE TÜRLERİ

A. AYKIRI KULLANIM HAKKI

Parselleme yasaları her zaman değişebildiğinden, böyle bir değişiklik sonrasında bir ev sahibinin sahip olduğu mülkiyet üzerinde herhangi bir değişiklik yapmak istemesi de her zaman mümkündür[29]. Genel kural, taşınmaz üzerindeki kullanımlar onaylanmışsa, parselleme yasaları (ya da planlar) değiştiğinde taşınmazın yeni parselleme yasalarına uygun hale getirilmesi ihtiyacının doğmamasıdır. Bu konum, “aykırılık” (non-conforming) ya da taşınmazın aykırı kullanımı olarak adlandırılır. Kullanılan terminolojinin uyandırdığı ilk izlenimin aksine, “aykırılık” ifadesi, kazanıldığı dönemde belirli şartları taşıyan hukuka uygun kullanımları ifade eder[30]. Buradaki aykırılık, eski yasaya ya da düzenlemeye uygun olsun ya da olmasın yeni düzenlemeye göre “aykırı” düşme anlamına gelir.

ABD’de “aykırı kullanım” (non-conforming use) kurumu, kazanılmış hakların korunmasında bir çözüm olarak görülmektedir[31]. Aykırı kullanım, mevcut parselleme yönetmeliğinin değişmesinden önce var olan bir arazi ya da yapının yeni yönetmelikle hukuka aykırı hale gelmesi durumunda, statülerinin “dededen kalma kullanım” (grandfathered use) olarak korunması olarak tanımlanır[32]. Bu durum, mevcut düzenleme ve standartlarla uyuşmayan ancak, başlangıç zamanı dikkate alındığında önceki standartlara uygun olarak doğmuş olan kullanımı ifade eder. Bu kavramın kapsamında, önceki düzenlemeye göre oluşturulan:

1. Aykırı yapılar (non-conforming structure): Örneğin, yeni düzenlemeye göre aşırı yükseklikteki yapılar.

2. Aykırı kullanımlar (non-conforming use): Söz konusu bölge için önceki düzenlemeye göre verilen izinlere aykırı hale dönüşen kullanımlar; örneğin tek aile tipi konutlar için verilen izinle toplu aile konutları yapılması gibi.

3. Taşınmazların standart-altı çap ve boyutta olan “aykırı paylar” (non-conforming lot) üzerine inşası[33].

Aykırı kullanımlara izin verilmesinin bir çok nedeni vardır. Bir nedeni pratikliktir. Parselleme yasalarındaki her bir değişiklikte, mevcut yapıları ortadan kaldırmanın oldukça külfetli sonuçları ortaya çıkar. Bu sonuçların olumsuz etkilerinin hafifletilmesi, böyle bir izin verilmesinin ilk nedenidir. Bir diğer nedeni de, parselleme düzenlemelerinde çoğu kez aykırı kullanımların devamına ilişkin bölümler bulunmasıdır. Bunun yanında, ABD Anayasasının taşınmaz maliklerine tam bir koruma sağlaması da ilgilileri koruyucu bu yaklaşımın diğer bir nedeni ve dayanağıdır. Bu korumaya dayanarak mahkemeler, Anayasayı yorumlayarak hukuka uygun “aykırı kullanım hakkı”nın kazanılmasının bir mülkiyet hakkı olduğuna ve ilgilinin elinden alınamayacağına karar vermektedirler[34].

Parselleme onayları hemen hemen her zaman durumun özellik ve şartlarına göre değişir. Taşınmaz malikine böyle bir değişiklik izninin verilip verilemeyeceği ya da böyle bir değişiklik yapılıp yapılamayacağı her bir olayın özelliğine göre İdare tarafından ayrı ayrı değerlendirilir[35]. Bu özelliklerin belirlenmesi, görevlilere, ilgili komisyon ve konsey üyelerine, komşulara ve bütün bu sayılan taraflarla birlikte aktif olarak çalışmaya katılıyorsa bizzat ilgili tarafa kalır. Genellikle bu şartlar, taşınmazın tasarım standartları ile belirlenir. Örneğin, taşınmazın konumu, ışıklandırma sayısı, yüksekliği, ne tür ağaçtan yapıldığı, kaç katlı olduğu, yeni yapıların nerede konuşlanacağı ve benzeri standartlar dikkate alınır[36]. Mahkeme, kazanılmış parselleme hakkının olmadığı kanısındaysa il ya ilçe yönetimi, parselleme hakkını ortadan kaldıran parselleme yönetmeliği değişikliğine diğer bir deyişle yeni düzenlemeye dayanarak inşaatta iyileştirmeler yapılmasına izin vermeyebilir. Mahkeme kazanılmış parselleme hakkının bulunduğuna karar vermişse, il ya ilçe yönetimi malikin planladığı iyileştirmeleri yapmasına engel olamaz. Bununla birlikte İdarenin elinde başka imkanlar olduğu da unutulmamalıdır. Örneğin İdare, taşınmazı yeniden parselleyebilir ya da parselleme yönetmeliğini değiştirebilir. Bu durumlarda ilgililerin mevcut kullanımları, “hukuka uygun aykırı kullanım” olarak bilinen bir kullanıma dönüşür. Böyle bir korumanın, hiç kullanamamaktan iyi, “hukukiçi uygun kullanımdan” ise bir derece kötü olacağı ifade edilmiştir[37].

ABD Hukukunda konu üzerinde yapılan tartışmaları bir örnekle açıklamak faydalı olacaktır: 1955 yılından itibaren kırkbeş yıl süreyle elli acre’lik ve  üzerinde iki yatak odası ve tek taşıtlık bir garajı olan araziyi bir ev bulunan tarım arazisinin mülkiyetine sahiptir. İlk yıllarda, bir uçak hangarı, bir ahır ve iki seyyar ev inşası için ruhsat almış olan malik kendisine, ailesine ve komşularına ait olan on’un üzerinde aracı bu garaja çekmiştir. Arazinin yakın bir tarihte yeniden parsellenmesi (re-zoning) sonucunda, sözkonusu arazi, yeni iskan alanı içerisine girmiştir. Böylece, malikin sahip olduğu küçük bir uçak hangarı, ahır ve iki ev yeni parselleme tasnifine göre kullanım için onaylı alan kapsamından çıkmıştır. Bununla birlikte, izin verilen kullanım içerisinde, tek ve çift taşıt garajına izin verildiğinden evsahibi, tek taşıtlık garajını çift taşıtlık garaja dönüştürmek istemektedir. Evler, ahır ve hangar gibi aykırı kullanımların ve ruhsat başvurusunun ne olacağı konularında sorunlar çıkmaktadır[38].

İlk sorun, malikin sözkonusu arazi üzerinde iki taşıtlık bir garaj yapıp yapamayacağıdır. Sorunun çözümü, yeni parselleme planının böyle bir taşınmaz üzerinde ne tür kullanımlara izin verdiğine bağlıdır. Yeni parselleme düzenlemesinin, taşınmazın yalnızca tek yatakhaneli konutları kapsayacak bir kullanıma ya da apartman dairesi yapılmasına izin verip vermemesine bağlı olarak çiftlik hayvanları ve evcil hayvanların durumunun ne olacağı bile tartışma konusu olmaktadır. Bunların tespiti için ilk dönemde hangi kullanımlara izin verildiği ve daha sonra hangilerinin yasaklandığının bilinmesi gerekir. Halbuki, böyle bir sorun ortaya çıkmadan, diğer bir ifadeyle araştırma ihtiyacı hissedilene kadar hangi kullanımlara izin verildiğini araştırmak doğal olarak hiç kimsenin aklına gelmez[39]. Diğer yasal şartları haizse taşınmaz sahibinin iki taşıtlık garajına yeni düzenleme ile izin verilmiş olur. Ancak, bu garajın inşasına karar vermemesinin kendisi için daha iyi olacağı, çünkü buna girişmesi halinde yeni düzenlemeye göre aykırı kullanım konumuna düşen yapıların tamamının ortadan kaldırılmasının kendisinden istenebileceği belirtilmiştir[40]. Bunun yanında, aykırı kullanım hakkının “demir zırh” olarak görülmemesi gerektiği ve sonsuza dek sürmeyeceği de dile getirilmiştir. Yukarıdaki örnekte dile getirildiği gibi, taşınmaz üzerinde gönüllü olarak yapılacak değişikliklere bu hakların uygulanamayacağı, ahır, hangar ve ev örneklerinden hareket edersek, arazi ve sözkonusu taşınmazlar üzerindeki kullanım genişletilmedikçe ya da değiştirilmediği sürece sürecek bir kullanım hakkının olduğuna dikkat çekilmiştir. Değiştirme ya da genişletme halinde artık aykırı kullanım hakkı konusunda taşınmaz malikine yetki verren anayasal haklara dayanılamaz. Örnekteki tek taşıtlık garajın çift taşıtlık garaja dönüştürülmesi, aykırı kullanım hakkını sona erdirir. Garajın hukuka uygun şekilde genişletilmesi durumunda “hukuka uygun aykırı kullanım”ların korunması için genişleme projesinden vazgeçmesi pratik bir çözüm olarak görülür. Bunun yanında, her bir olayın farklı olduğuna ve bir çok istisna ve özel durumun olabileceğine ancak bu karmaşa içinde asıl önemli olanın idarecilerin ve ABD hukukunda özellikle Valinin değerlendirmesi olduğu belirtilmiştir[41]. Aslında bu yaklaşım, malikin mevcut konumundan gerilemesi ve iyiniyetle hukuka uygun olarak edindiği kazanımların tanınmasının sağladığı avantajdan yine kendi davranışlarıyla bilerek vazgeçmesi anlamına gelir.

B. AYKIRI KULLANIM TÜRLERİ ve EYALETLERİN YAKLAŞIMLARINDAKİ ÇEŞİTLİLİK

ABD Hukukunda, hukukiçi aykırı (legal non-conformity) kullanımlar ile hukukdışı aykırı (illegal non-conformity) kullanımlar birbirinden farklı değerlendirilmektedir. Hukukiçi aykırı kullanımlar (legal non-conformity); mevcut parselleme standartlarına (zoning standarts) göre başlangıç anında hukuka uygun bir şekilde doğan kullanımlar anlamına gelir. Bu türden taşınmaz payları ya da yapıların mevcut kullanım durumları aynen ya da değiştirilerek korunur. Halbuki, hukukdışı aykırı kullanımlar denildiğinde, ne doğumları sırasında ne de yeni düzenleme çerçevesinde hukuka uygunluk kazanan yapı ve kullanımlar anlaşılır. Bu tür yapı ve kullanımların değiştirilmesi ya da genişletilmesine onay verilemeyeceği gibi, mutlak bir şekilde mevcut standartlara uygun çözümler üretilerek hukuka aykırılıkarının giderilmesine çalışılması ve durdurulması zorunluluğu vardır[42].

İmar Hukukunda kazanılmış haklar konusunda ABD’de eyaletlerin bir kısmı (Georgia, İdaho, Maine, North Carolina, Pennslyvania, South Carolina, Tennessee, Utah, Vermont ve Washington) hakların, izin için yapılan başvuru anında imar kurallarına ve yönetmeliklere uygun olduğu sürece verilmiş olacağını kabul etmektedir. Parselleme değişiklikleri yürürlüğe girdiğinde, kazanılmış haklar bulunmadıkça, parselleme kurallarına ay­kırı duruma düşen ancak değişiklik öncesinde verilen inşaat ve iskan ruhsatları uygulanamayacak bir duruma gelir. New York’da sözügeçen diğer eyaletlerin aksine, aldığı izne güvenen ve yeni parselleme düzenlemesi öncesinde esaslı harcama ve yatırımlar yapan kimsenin projesi durdurula­bilir. New York ve benzerleri, kazanılmış hakların korunmasında en az koruyucu olanlardır ve bu örnekte işletmecinin herhangi bir başvuru hakkı da yoktur[43]. Ancak, burada daha gelişkin çözümleri olan ve İdare Hukuku bakımından değerlendirildiğinde isabetli olarak, hizmetten yararlananların çıkarlarını koruyan diğer eyaletlerdeki düzenlemeler üzerinde durulmasının yararlı olacağı düşüncesindeyiz.

Virginia arazi kullanım raporunun “kazanılmış haklar” başlığıyla § 15.2-2307’ de, “kazanılmış haklar” ifadesinin bu kanun bakımından, bir mülkün hukuka uygun bir şekilde doğan aykırı kullanım durumu içerisinde belirli bir şekilde kullanılmasının tanınmasını ifade ettiği belirtilmiştir[44]. Delaware, Florida, Hawai, İllinois, İowa, New Hampshire ve Rhode gibi bazı eyaletlerde, sözkonusu haklar üzerinde bir ara inceleme yapılarak taşınmaz malikinin, aldığı izne uygun bir şekilde ya da bu iznin verileceği ihtimaline güvenerek “esaslı değişiklikler” yapması ve önemli harcamalar ile borç altına girmesi halinde bile imar hakkının verildiği varsayılır. Mahkeme, kazanılmış hakkın doğup doğmadığını belirlerken, yalnızca iznin varlığı ya da yokluğunu yeterli ve etkili görmemekte maddi vakıalar üzerindeki incelemede bulunmaktadır. Sonuçta mahkemeler, yapı iznine bu harcamalara göre öncelik verilmesini takdir edebilirler[45].

Aykırı yapı ya da kullanımların, kamu sağlığı ve güvenliğini tehdit etmediği  sürece sürdürülebilirliğine hukuken cevaz verilir. Ancak, bir yıl ya da daha fazla süreyle aykırı kullanım terkedilmişse artık bu haktan yararlanılamayacak ve yeni düzenlemeye tabi olunacaktır[46]. Eyaletler özel düzenlemelerle binanın, yangın, halk düşmanlarının tahribatı ya da herhangi diğer bir şekilde, değerinin %50’sini kaybetmesi halinde, kullanılması ya da vakfedilmesi imkanı kalmayacağı yolundaki hükümler konulabilmektedir[47]. Bu tür özel hükümler, her eyalet tarafından farklı olarak düzendiğinden bu çalışmanın hacmi bakımından ayrıntılı olan bu hükümlere girmeyeceğiz.

V. AYKIRI KULLANIM HAKKINDA İSPAT YÜKÜ

Toplumun meşru istekleri karşısında yerel idarelerin, yerel plan ya da parselleme yönetmeliklerini değiştirmeleri halinde, gerçek ya da tüzel kişilerin bu idarelerden daha önce aldıkları o­nay ve izinler, parselleme (zoning) konusunda yeni yapılan değişikliklere aykırı kalarak etkilerini yitirebileceği kaygısıyla ilgililerin önceki imar düzenlemelerine göre kendilerine imar hakkı verildiğini kanıtlamaları halinde projelerini tamamlayabilmeleri şeklinde kazanılmış haklarının olduğu kabul edilir. Burada, aykırı kullanımın bir hak olarak kabulüyle kazanılmış hakların çiğnenmesini engelleyecek[48] bir kurum oluşturulmuştur.

Hukuka uygunluğu ispat yükümlülüğü bütünüyle aykırı kullanım sahibi üzerindedir. Burada hava fotoğrafları, ticari izin ve vergi beyannamelerine kadar birçok belge delil olarak sunulabilir[49].

VI. ABD MAHKEMELERİNDEN KARAR ÖRNEKLERİ

ABD mahkemelerinden iki uyuşmazlıkla konuyu açıklamaya çalışacağız: ABD Hukukunda, özellikle de İmar Hukukunda kazanılmış haklar konusunda önemli sayılan Telimar Homes, Inc. v. MiIIer davasında, davacı müteahhide imar planına uygun bir şekilde imar için geniş bir sahayı elde etmiş ve kendisine imarın birinci aşaması için iki yıllık bir onay verilmiştir. Daha sonra sözkonusu alan, mali durumu, satışı ve gelişmeye uygunluğu  bakımından Parselleme Yönetmeliğiyle dört bölüme ayrılarak değiştirildiğinde, imara uygun en küçük parsel miktarının çeyrek “acre”([50]) değil, bir buçuk “acre” olacağı kabul edilmiştir. Müteahhidin projesinde su­nduğu haritalardaki en küçük parsel büyüklüğünün çeyrek “acre” olması nedeniyle, son iki aşamaya onay verilmeyerek reddedilmiştir. Temyiz Mahkemesine (Appellate Division) başvuran davacı, arazisi için verilen onaylı projenin Şehir Planlama Komitesi, İl Encümeni ve Parselleme Komisyonu ile Şehirleşme Danışmanı tarafından da bilindiğini, bu nedenle hakkının parselleme düzenlemesinde yapılan değişikliğe baskın geleceğini ileri sürmüştür. Temyiz Mahkemesi İdarenin kararının ana­yasaya aykırılığına karar vermiştir[51]. Bu kararı verirken Mahkeme, birinci aşamanın yapılmasından sonra yeni yolların araştırma ve arıtma tesislerinin, planların hazırlandığına, model evler yapılarak hemzemin geçitler ve başlanılan drenaj kanallarının tamamlandığına dikkat çekmiştir. Mahkeme, “tüm bu yapılanların bütün tek-projenin gerçekleştirilmesine dayandığını 260.000 Dolar’lık su çalışması yapılarak beşyüz evin yerleşiminin planlandığını” ifade etmiştir. Temyiz Mah­kemesi, “önemli bir inşaata başlanıldığı ve büyük harcamalar yapıldığını gözönünde tutmuş, ayrıca bu çalışmaların üçüncü ve dördüncü aşamalardaki inşaatlar bakımından da yararlı sonuçlar sağlayacağını” belirtmiştir. Sonuç olarak Temyiz Mah­kemesi, müteahhidin tüm saha üzerinde aykırı kullanım hakkı konusunda kazanılmış bir hak elde ettiğine kanaat getirmiştir[52].

İkinci davada da hemen hemen aynı sonuca varılmıştır. Schoonamaker Homes v. Maybrook Kasabası davasında[53] uyuşmazlık şu şekilde gelişmiştir: Maybrook kasabasında 55 acre genişliğinde araziye sahip olan Schoonamaker, bütün tek-plan (a single overall plan) için arazisinin dört bölüm ve yüzyirmi bahçeli ev, ikiyüzyetmişsekiz köy evi ve elillisekiz müstakil konutu kapsayacak şekilde bölünerek parsellenmesi amacıyla onay için başvurmuştur. 1972 yılında Yerel Planlama Komisyonu proje için nihai parsellemeye onay vermiştir[54]. Planın dört bölümünün tamamlanmaması sonrasında işletmeci, ellibeş acre’lik sahanın 7.24 acre’si üzerine yüzyirmialtı bahçeli ev inşaatı için saha planına onay almıştır. Alan planı (site planı), asgari ev yoğunluğu için 2500 feet[55] arayan önceki parselleme düzenlemelerine uygun olarak onaylanmıştır. Oniki yıl sonra işletmeci, alanda yirmidört yeni ev yapma izni daha almak üzere başvuruda bulunmuştur. Kısa bir süre sonra İlçe İdaresi, asgari ev yoğunluğu için önceki düzenlemeye göre gereken 2500 feet yerine beşbin feet arayan yeni Parselleme Yönetmeliğine uygun şekilde düzenleme yapmıştır. Ayrıca, işletmecinin bu tür bir kullanımı için gereken 5000 square de 20.000 feet’e çıkarılmıştır. Yeni düzenlemenin etkisi, 7.24-acre’lik alanda izin verilebilecek azami ev sayısının 126 birimden 63 birime düşmesi şeklinde olmuştur. İnşaat denetçileri, yeni düzenlemeye bağlı olarak inşaat izni için yapılan başvuruya izin vermemiştir[56]. ABD Yüksek Mahkemesi, bu uyuşmazlıkta bir arazinin kullanımına ya da tümüyle satın almaya niyetlenilmesinin kazanılmış hak doğurmayacağına karar vermiştir[57]. Yüksek Mahkeme, bir arazi malikinin arazinin belirli bir şekilde kullanımı konusunda kazanılmış hakkının doğup doğmadığını üç aşamada tespit etmektedir: İlk olarak, hükümetin (diğer konularda izin vermese de) taşınmazın kullanımı için “olumlu ve önemli bir işlemi”yle[58] izin verip vermediği incelenmektedir. İkinci aşamada, taşınmaz malikinin hükümetin iznine iyiniyetle güvenmiş olup olmadığını; son aşamada ise taşınmazın durumunda esaslı değişiklikler ve önemli harcamalar yapılıp yapılmadığı ile borç altına girilip girilmediği konularını incelemektedir[59]. Görülüyor ki, ABD imar hukukunda arazi kullanımına ilişkin düzenlemelerde iyiniyetin varlığı ve hükümet iznine güvenilmiş olmasını kazanılmış hakkın doğumu için asıl unsurlardan sayılmıştır. Eyaletin bu yöndeki düzenlemelerinin en önemli katkısının “olumlu ve önemli bir işlem”in varlığının aranması olduğu vurgulanmıştır. Burada Hükümetin hangi eylemlerinin bu kapsamda değerlendirileceği üzerinde durulmalıdır. Bu konuda, özel izin, kullanım ruhsatı verilmesi, bir gelişme planı, belirli bir arazi planı, nihai parselasyon planının onaylanması, kullanım önerisinin kabulü bu yeni yasayla olumlu ve önemli bir işlem kapsamında değerlendirilmektedir[60]. Düzenlemelerde, makul süre içinde olmak kaydıyla alınan izin ve ruhsatlar yanında olumsuz içerikli hazırlayıcı işlemler (hazırlayıcı onay) bile kazanılmış hak doğurma yeteneğinde görülmüştür. Ancak bu durum, önceden geçerliliğini yitirdiği düşünülen eski projelerin ihyasına neden olduğundan eleştirilmiştir[61].

1998 yılında Virginia Yüksek Mahkemesi bir diğer kararında, tıbbi atık toplama projesi için il idaresinden alınan destek mektubunun, taşınmaz malikinin böyle bir tesis kurma hakkı ile eşanlamda olmadığını belirtmiştir[62]. Mahkeme, diğer bir şekilde hukuken izin verilmesi imkanı olmayan böyle bir durumun özel taşınmazın kullanımı için ilgilinin ayrıntılı istemine verilen resmi cevapla sınırlı olduğunu belirtmiştir[63].  Görülüyor ki, yetkili makam ve mercilerin sözüne güvenme ölçütü her zaman için mutlak bir koruma sağlamamakta ve eyaletlerin yaklaşımına göre farklılık göstermektedir.

 

 

SONUÇ

Danıştay’ın bazen önceki düzenlemeye göre alınan ruhsat ve izinler ile bunlara dayanılarak başlanılan ve belirli bir aşamaya getirilen inşaatların durumunun kazanılmış hak olarak görmesi şeklindeki yaklaşımı, ABD Hukukunda “aykırı kullanım”ların kabulü ile paralellik gösterir. Danıştay’ın bazı kararlarında, yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle bu düzenlemeye tabi olunacağı ve kazanılmış hak doğmayacağı kabul edildiğinden, eski ruhsat ve izinlerin geçersiz olacağına karar verdiği de görülmektedir. Halbuki ABD Hukuku ruhsatın ya da diğer bir iznin varlığını, hatta hükümetin verdiği sözü bile kazanılmış hak olarak görme eğilimindedir. Danıştay’ın olayın özelliklerine göre kazanılmış haklar konusuna yaklaşması çoğu kez yararlı olmakla birlikte, soyutlamalar yaparak genel ilke ve kurallar belirleyememesi bazen tutarsız kararların doğumuna neden olmaktadır.

ABD hukukunda iyiniyetli olmak kaydıyla inşaatın belirli bir aşamaya gelmiş olmasının yeni düzenlemeye rağmen “aykırı kullanım hakkı” adıyla kabul edilmesi ve genel ilkelerinin doktrin ve yargı kararlarıyla belirlenmeye çalışılması bireylerin yalnızca maddi bakımdan değil, itibar, zaman ve emeklerinin de korunması böylece ilgililerin hukuk güvenliğini sağlaması bakımından isabetlidir. Mahkeme içtihadıyla geliştirilen tek birleşik proje teorisi, esaslı inşaat ve önemli harcamaların yapılması ölçütlerinin dikkate değer ve bizim uygulamamıza da aktarılabilecek ilkeler olduğu düşüncesindeyiz. Danıştay’ın, aslında bireyleri koruma gayreti içerisinde verdiği kararlarda belirli standartları gözeterek içtihat yoluyla çözümler geliştirerek soyutlamalar yapması çözümlerin ilkeleşmesi bakımından yararlı olacaktır. Kanun Koyucunun ve İdarenin de, her bir imar değişikliğinde ya geçiş hükümleriyle ayrı ayrı ya da İmar Hukukunda kazanılmış hakların ne derecede korunacağını içeren genel bir düzenlemeyle çözüm üretmesi faydalı olacaktır. Bu tür düzenlemeler her değişiklikle doğan belirsizlik ve kargaşaya neden olmamak ve giderek hukuk devleti ve hukuk güvenliğini sağlama bakımından önemlidir.


 


*     Atatürk Üniversitesi Hukuk Fkültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

[1]      ÖZAY, İl Han, Günışığında Yönetim, İstanbul 2002, s.478.

[2]      KALABALIK, Halil, İmar Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara 2002, s.161.

[3]      GÖZÜBÜYÜK, Şeref; TAN, Turgut, İdare Hukuku I, Genel Esaslar, Ankara 1998, s. 366; SANCAKDAR, Oğuz, Belediyenin İmar Planını Yapması - De­ğiştirmesi ve İptal Davası, Yetkin Yayınları, Ankara 1996, s. 154.

[4]      GÖZÜBÜYÜK; TAN, age., s. 366.

[5]      KALABALIK, age., s.161.

[6]      Rottler, Christopher D., ”What Happens When Zoning Laws Change? How Can It Affect The Use of Your Property?”, http: //www.frascona.com/resource/cdr402zoning.htm, s.1; YILMAZ, Mustafa, İmar Yaptırımları, Seçkin Yayınları, Ankara 2002, s.72.

[7]      D.6.D, 3.12.1998 gün, E.1997/6294, K.1998/5931, DD., s.100, s.265.

[8]      Karar, kazanılmış haklar konusunda önemli konular üzerinde durmuştur: “Kişiler yönünden düzenleyici işlemlerin kendilerine uygulanması veya kendiliğinden uygulanacak hale gelmesiyle kazandıkları, subjektif hakların korunması, kazanılmış hak ilkesinin zorunlu sonucudur.”

        “Kendilerine İmar ve ihya etmek üzere yabani zeytinlik dağıtılan kişilerin yasada öngörülen yükümleri yerine getirmeleri ve koşulların gerçekleşmesi halinde, o taşınmazın mülkiyetini isteyebilmeleri konusunda kazanılmış hakları bulunmaktadır. Her yasa yürürlükte bulundukları zamandaki olaylara uygulanmak ve ilişkileri düzenlemek suretiyle hak ve yetkiler doğuracağı, bu hak ve yetkilerin zaman içinde korunmaması istikrar ilkesine ve devletin güvenilirlik niteliğine uygun düşmeyeceği cihetle bu hakkı doğuran yasanın yürürlükten kalkmış olması ya da uygulanmasının durdurulmuş bulunması sonucu değiştirilmez.” D.1.D., 27.10.1982 gün, E. 1982/211, K. 1982/209, DD., S.50-51, s. 104.

[9]      Kararda “Eski imar planı, yapılanma şartlarına göre, üze­rinde ayrık nizam yapılmış yapı bulunan davacı taşınmazına bitişik uyuşmazlık konusu taşınmazın imar planı değişikliğiyle bitişik nizam dört kat ticaret alanına dönüştürülmesi sonucunda davacının kazanılmış haklarının ihlal edildiği; komşu parsele bitişik nizamda inşaat ruhsatı verilirken, mevcut teşekkülatın dikkate alın­ması gerektiği, davacı taşınmazının bulunduğu parselde A-3 nizamdan B-4 ticaret alanı nizamına geçişe ilişkin imar planı ile yan komşu parsele yeni plana göre veri­len bitişik nizam inşaat ruhsatının... hukuka aykırı" olduğu dile getirilmiştir. DİDDGK, 27.3.1998, E. 19961465, K. 1998/159, S.97, s. 65.

[10]    D.3.D., 18.12.1973 gün, E. 1973/565, K.1973/562, DD., S.14-15, s.139.

[11]    Kararda şu ifadelere yer verilmiştir: “Sözü edilen işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 2805 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Olarak Yapılan Yapılara Uygulanacak İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 11. maddesinde, imar mevzuatına aykırı yapılarla gecekondular için yapının bulunduğu yerin Valilik veya belediyelerine maddede belirtilen esaslara göre başvurulacağı; 12. maddesinde, başvuru işlemleri usulüne uygun tamamlanmış yapıların tespit işlemlerinin 6785 sayılı İmar Kanununun ilgili hükümlerine göre Valilik veya belediyeler tarafından oluşturulacak teknik ekiplerce mahallinde öncelik sırasına göre yapılacağı, bu Kanun kapsamına girip de 11. maddedeki süreler içinde başvurusu yapılmayan yapıların Valilik veya belediyelerce elektrik, su ve benzeri kayıtlar üzerinde inceleme yapılarak ve ayrıca mahallinde araştırılarak belirleneceği ve bu maddede belirtilen esaslara göre tespit edileceği; 14. maddesinde, yapılan tespitlere göre değerlendirme sonuçları hakkında belediye encümeni veya il idare kurullarınca karar verilmesi gerektiği; 15. maddesinde, değerlendirme sonucu kendi parseli içinde olan, imar mevzuatına aykırı yapıların yola veya imar yoluna veya kıyı kenar çizgisine veya 18. maddede belirtilen karayolları yaklaşma sınırına tecavüz durumları yapının tecavüzlü bölümlerinin yıktırılıp tecavüz durumu giderildikten ve ayrıca komşu parsele tecavüzü olanların taraflar arasında anlaşma sağlanarak gerekli işlemleri tamamlandıktan, fen ve sağlık kurallarına ve bu Kanunda belirtilen diğer hususlara uygunluğu belirlendikten sonra durumlarına göre muhafazalarına veya ıslah edilerek muhafazalarına karar verileceği, bunlardan inşa halindeki yapıların kat tavan betonu dökülmemiş veya kat tavanı kapatılmamış bölümleri için imar mevzuatına uygun hale getirilmesi kaydı ile inşaata devam izni verileceği belirtilmiş, 18. maddesinde yıkılacak olan yapılar sayılmıştır.”

        “Olayda ise, uyuşmazlık konusu inşaatla ilgili olarak belediyece yukarıda anılan Yasa kuralları uyarınca tespit ve değerlendirme yapılarak muhafaza edilecek, ıslah edilerek muhafaza edilecek veya yıkılacak yapılardan olup olmadığı saptanmaksızın ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca ... onaylanan kıyı kenar çizgisinin iptali isteğiyle.... İdare Mahkemesinde açılan dava henüz sonuçlanmadan, mücerret 2805 sayılı Yasanın 14/d maddesinden bahisle Dairemizin 8.3.1983 günlü, 990 sayılı kararı ile iptal edilen ruhsatın geçerli kabul edilmesi ve inşaatın devamına izin verilmesi yolunda tesis olunan işlemin mevzuata aykırılığı açık olup, adı geçen İdare Mahkemesince iptaline karar verilmesi gerekirken sonradan yürürlüğe giren 2981 sayılı Yasanın 22/b maddesine göre davanın düşmüş olduğu gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığı yolunda... karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.” D.6.D., 05.11.1984 gün, E. 1984/782, K. 1984/2968, DD., S. 58-59, s. 195.

[12]    DDDK., E.1996/465, K.1996/159, DD., S.97, s.65-68.

[13]    JARVIS, Rodney Q., “Vested Zoning”, http: //www.gknet.com/articles/zoning.htm, s.1

[14]    MURPHY, Michael, “Closing The Bookends on Vested Rights”, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt 1.

[15]    KALABALIK, İmar Hukuku, s.167.

[16]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt. 15.

[17]    LUCAS, Universal Glossary of Land Use Terms and Phrases, Land Use Law Center, Pace University School of Law, 1998, İİT. 02.01.2003, http: //www.pace.edu/lawschool/landuse/zoning%20school/glossary.html

[18]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt. 15.

[19]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt. 15.

[20]    JARVIS, agm., s.1

[21]    JARVIS, agm., s.1

[22]    D.6.D.8.5.1968, E.1967/2632, K.1968/1388.

[23]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt 23-24.

[24]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt 25.

[25]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt. 35-36.

[26]    Metinlerde geçen “vesting of zoning” ifadesi “parsellemenin kazanılması” şeklinde değil de “kazanılmış parselleme” şeklinde ifade etmeyi tercih ettik.

[27]    JARVIS, agm., s.1

[28]    JARVIS, agm., s.1

[29]    Rottler, agm., s.1.

[30]    Rottler, agm., s.1.

[31]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt 4-5.

[32]    “What is a Non-Conforming Use”, http://www.real-estate-law.freeadvice.com/zoning/non_conforming_use.htm.

[33]    “Non-Conforming Use Determination”, Handout #52, Gözden Geçirilmiş, 1/.6.2003, http: //www.co.clark.wa.us/ComDev/DevServices/Handouts/52_nonconforming.pdf, s. 1.

[34]    Rottler, agm., s.1.

[35]    Rottler, agm., s.1.

[36]    JARVIS, agm., s.1

[37]    JARVIS, agm., s.1

[38]    Rottler, agm. s.1.

[39]    Rottler, agm., s.1.

[40]    Rottler, agm., s.1.

[41]    Rottler, agm., s.1.

[42]    “Non-Conforming Use Determination”, http: //www.co.clark.wa.us/ComDev/DevServices/Handouts/52_nonconforming.pdf, s.1

[43]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, dnt 9-11.

[44]    “VIRGINIA LAND USE REPORT’un ilgili maddeleri için bkz. Condlın, Andrew M., “Land Use Lines”, Providing an Update on Land Use, Zoning, Historic preservation and Development Rights Issues, C. 1, S. 1, Eylül 1998, İİT. 02.01.2003, http: //www.williamsmullen.com/news/articles_detail/A1000.htm

[45]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt 8.

[46]    “Non-conforming Use”, Litchfield Park Zoning Code, http: //www.litchfield-park.org/ZonCodSec32.htm, 32.01.

[47]    “Non-conforming Use”, http: //www.litchfield-park.org/ZonCodSec32.htm, 32.03.

[48]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, İİT.03.01.2003, dnt 4-5.

[49] “Non-Conforming Use Determination”, http://www.co.clark.wa.us/ComDev/DevServices

/Handouts/52_nonconforming.pdf, s.1

[50]    0,404 hektarlık arazi ölçü birimi.

[51]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, dnt 35-36.

[52]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, dnt 37-39.

[53]    Schoonamaker, 178 A.D.2d at 727, 576 N.Y.S.2d at 957.

[54]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, dnt 40-42.

[55]    30.479 cm’lik bir ölçü birimi.

[56]    MURPHY, http: //www.law.pace.edu/landuse/vest.html, dnt 43-45.

[57]    Stephens City v. Russell, 399 S.E. 2d 814; Board of Supervisors Fairfax County v. Cities Services Oil Co., 193 S.E. 2d 1. Bu yöndeki kararlar için bkz. Condlın, “Land Use Lines”, s.1.

[58]    “significant affirmative governmental act”

[59]    Nakleden Condlın, “Land Use Lines”, s.1.

[60]    Condlın, “Land Use Lines”, s.1.

[61]    Buna dayanılarak Virginia’daki bazı illerde hazırlayıcı planların kabulünü reddetme usulüneü seçeceklerin açıkça belirtmişlerdir. Condlın, “Land Use Lines”, s.1.

[62]    Board of Zoning Appeals of Bland County v. Caselin Systems Inc., 1998 WL 312921 (Va.) (1998)

[63]    Condlın, “Land Use Lines”, s.1.

 

 


Copyright

(c) Yucel Ogurlu. 2004. Bu sayfaya izin almadan link verilebilir. Ancak, bu web sayfası, önceden izin almaksızın ne suretle olursa olsun, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, tekrar yayınlanamaz, dağıtılamaz, başka internet sitelerine metin olarak konulamaz. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 21.2.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun ve 3.3.2004 tarih ve 5101 sayılı Kanunla değişik 71 ve 72’nci maddeleri, bir fikir ve sanat eserini herhangi bir yöntemle çoğaltanları, dağıtanları, satanları, elinde bulunduranları, paraya çevrilmeksizin, 2 (iki) yıldan 4 (dört) yıla kadar hapis cezası veya 50 (elli) milyar liradan 150 (yüzelli) milyar liraya kadar ağır para cezasıyla veya  zararın ağırlığı dikkate alınarak bunların her ikisiyle birden cezalandırmaktadır.

Alıntılar (İktibas) Konusunda Açıklamalar

Bu çalışmadan yapılacak alıntılarda (iktibaslarda) 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 35’inci maddesinde öngörülen şu şartlara uyulmalıdır: (1) İktibas, bir eserin “bazı cümle ve fıkralarının” bir başka esere alınmasıyla sınırlı olmalıdır (m.35/1). (2) İktibas, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderecatını aydınlatmak maksadıyla yapılmalıdır (m.35/3). (3) İktibas, belli olacak şekilde yapılmalıdır (m.35/5) [Bilimsel yazma kurallarına göre, aynen iktibasların tırnak içinde verilmesi ve iktibasın üç satırdan uzun olması durumunda iktibas edilen satırların girintili paragraf olarak dizilmesi gerekmektedir]. (4) İktibas ister aynen, ister mealen olsun, eserin ve eser sahibinin adı belirtilerek iktibasın kaynağı gösterilmelidir (m.35/5). (5) İktibas edilen kısmın alındığı yer belirtilmelidir (m.35/5).

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 21.2.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun ve 3.3.2004 tarih ve 5101 sayılı Kanunla değişik 71’inci maddesinin 4’üncü fıkrası, 35’inci maddeye aykırı olarak “kaynak göstermeyen veya yanlış yahut kifayetsiz veya aldatıcı kaynak” göstererek iktibas yapan kişileri, 2 (iki) yıldan 4 (dört) yıla kadar hapis veya 50 (elli) milyar liradan 150 (yüzelli) milyar liraya kadar ağır para cezasıyla veya  zararın ağırlığı dikkate alınarak bunların her ikisiyle birdencezalandırmaktadır.

Ayrıca Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 18 Şubat 1981 tarih ve E.1980/1, K.1981/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre kararına göre, “iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserinin adı belirtilse bile eser sahibi, haksız rekabet hükümlerine dayanarak Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde manevi tazminat isteyebilir”.

Yukarıdaki şartlara uygun olarak alıntı yapılırken bu çalışmaya şu şekilde atıf yapılması önerilir:

Yucel Ogurlu,  “İMAR PLANLARININ DEĞİŞTİRİLMESİNİN RUHSAT VE SÜREN İNŞAATLARA ETKİSİ KONUSUNDA ABD HUKUKUNDAN ÇÖZÜMLER: “AYKIRI KULLANIM HAKKI” VE “KAZANILMIŞ PARSELLEME HAKKI", www.idare.gen.tr/ogurlu-imar.htm; (erişim tarihi)

 



Editör: Kemal Gözler

E-Mail: kgozler@hotmail.com

Ana Sayfa: www.idare.gen.tr